Salı, Haziran 14, 2011



Sakladığım bir takım eşyalar var, atmaya kıyamadığım. Ortaokuldan beri sakladığım dergiler, şiirlerim, ilk yaptığım resimlerim var. Hatta şimdi okuyunca amma da saçmalımışım dediğim düz yazılarım bile var. Gene o yıllarda yaz tatillerinde kazandığım ilk paralarla satın aldığım valkmanim bir sürüde 90lık doldurulmuş kasetim var.
İlk aldığım 501im bile hala dolabımda, düşünün yani.

Çöp ev kıvamında olmasa da hoşuma gidiyor anlam yüklediğim, hayatımın dönemleriyle özdeşleşmiş nesnelerin hala yanımda, daha doğrusu bir bakış uzağımda olması.

Tarihini bilmek ve aidiyet duygusu çok bağlayıcı ve tamamlayıcı manen benim için. Boşa yaşamamak, savrulmamak…

Namus, vatan, millet ve gurur. Sonrasında güneydoğu…

Ve askerde gelen mektuplarım, takdirnamelerim, ilk attığım bombanın pimi, kurşundan örme tesbihim. Günlükler, günlükler ve gene günlükler…

Sonrası gereksiz, acıtıcı, ve hızlı.

Saksıda yetiştirdiğim çiçeklerin kokusu odama yayılmış, ferahlıyorum küçük yeşillikler sayesinde.
- - -

Ve şimdi kalem yerine klavyeden dökülüyor, kafamdan çıkan yamru yumru harfler kusursuz yazılıyor bembeyaz ekranıma.

Tanju Okan bir saattir kulaklarımdan tüm bedenime yayılırken sanırım ben artık sızmak üzere yatağıma yol almalıyım.