Cuma, Aralık 30, 2011

2012

Sağlıkla, huzurla, mutlulukla gelsin 2012, hepimize yarasın;
diyeceğim ama her gelen yeni yıl eskiyi aratıyor.

Yapacak bişi yok o zaman.

Aşağıdaki parçayı dinlemekten başka...


Zakkum - Anason 2011 ile teknikerozcan

Cuma, Aralık 16, 2011

Arası olmaz, olamaz .
Ya seversin ya da sevmezsin.
Ya evli olursun ya da bekar…

Seversin, sevilebilirsin ama; arası olmaz birader. ..

Cumartesi, Aralık 10, 2011

DRAM KOKTU BU KENT


Ankara'dayım..
Nasıl bir zehir zefiran soğuk, anlatamam.

Sırt çantamı tutan ellerim buz kesti. Kızılay'ın bol öğrencili, ucuz cafelerinin bulunduğu karanlık sokaklarında titreye titreye dolaştım, durdum.
Kendimi az da olsa ısıtabilmek için, kavrulmuş soğan kokusunun bulut gibi çöreklendiği boktan bir esnaf lokantasında, su gibi, iğrenç mi iğrenç neden yapıldığı belli olmayan çorba içtim.
Gene de ısınmadı hiçbir yerim. Özellikle de sağ elim.

İçim içime sığmadı, bunaldım. Kendimi çuval gibi dışarı attım. Kustum bir yerlere, kendimden tiksindim, gene kustum. Midem, altı delinmiş pazarcı kese kağıdına döndü adeta. Mahfoldum.
Ağzıma yapışan bu ekşi ve metalik tad..
Nefret ediyorum senden.

Dışarıda, kuytuda, koyun koyuna yatan iki kedi gördüm. İç içe geçip, gözlerini kısmışlar; sakin sakin uyuyorlardı. Bir kilo ciğer koysan önlerine, gene dönüp bakmayacaklarmış gibi.
Sanki aynı dünyada değilmişiz, sanki aynı soğuk havayı solumuyormuşuzcasına o kadar mesut gözüküyorlardı ki!
Kedileri kıskandım gece yarısı. Hem de nasıl da kıskandım, tahmin edemezsin...


Yüzleşme…
Kırılan dev aynam… Yerlerde cam parçacıkları. Anlıyormusun , paramparça her şey. Dünyam kırılıp yerlere dökülmüş diyorum, üzerinde yalın ayak geziyorum diyorum, hayvan gibi böğürüyorum diyorum… Boşa diyorum, biliyorum.

Seni birine anlatmak istedim!
İçimde sana dair ne varsa, sana anlatamadığım, cesaret edemediğim herşeyi birine anlatmak istedim.

Ne bir insan bulabildim konuşacak, nede arayabildim. Bir yandan içimde dışarı çıkabilmek için depreşip coşan irin, bir yandan da üzerine şiddetle baskı yapan parmağım. Her ikisi de acıyor, acıtıyor birbirini.

Kendimi pazar geceleri hiç dinlenmeyen ikinci sınıf radyolarda, çok bilindik fon müzikleri eşliğinde etkileyici sesleriyle şiir okuyan ama şiir yazamayan, seslerini tüm dünyanın duyduğunu zanneden, ta ki radyodan çıktıktıkları zaman gerçekle yüzleşen şiir okuyucularına benzettim.

Acziyet nede kötü durdu üzerimde...

Bir bastonum olsaydı keşke, yaslanmak için zayıf ama güvenilir bir baston...