Cumartesi, Nisan 28, 2007

Göz kapaklarım, yağlanmaya hasret kalmış kırk yıllık bir bakkalın kepengi gibi her açılıp kapandığında, birkaç milim parçamı “göz”üm den çalıyor.
Daha farklı bir bakış açısı getireceğini kendime empoze etsem de aslında fayda yerine zarar ettiğimin farkındayım.
Görmeden yaşamanın ne olduğunu bilemem ama görüp de görmeyen gözün nasıl gördüğünü sanırım iyi biliyorum...

Ekipte unuttuğum tüm rüzgarlar, fırtına yerine kasırga olarak geri geliyor düşsel tarlalarımdan...

Böyle anlaşmamıştık oysa.



Perşembe, Nisan 26, 2007

Görüşücez

Yaptığım yada yapamadıklarım bir zamandan sonra sadece tarihte "geçmiş" diye niteleyip saklanması gereken yerlerine yerleştiriyorum. İyi olanları "anı", kötü olanları ise hatırlamıyorum bile. Sanırım bu bir şekilde fermante olup belkide mutasyona uğruyor ve tecrübe halinde yerleşiyor belleğime.Bodrum'da geçirdiğim günlerde de bu garipliği yaşadım, diğer yıllarda rastlamadığım çok da ayrı bir hoş havayı soludum; güneşin yeni yeni parıldadağı, çok sevdiğim eriğin tozuyla, çamuruyla tadına baktığım bu keyifli tatilde. Meğer ne kadar da açmışız bakir doğada öylece bir başımıza kalmaya, etrafta sadece martılar ve uçsuz bucaksız deniz varken. Düşünecek hiç bir sıkıntı dert ve tasa olmaması da cabası tabi. Ne borsa, ne seçimler nede başka birşey. Kitap bile almadım yanıma üstelik, öylesine bomboş dingin bir sürecin tadını yaşadık.
Aylar önce yazdığım bir yazımda “darbeli kadınlardan” ve onlarla birlikte ortaya çıkan sinerjiden bahsetmiştim. Ege’de, yağmurlu ve gri bir gökyüzü altında, rüzgarın yelpaze dalgası gibi yüze çarptığı büyükçe bir teknede aynı olay yaşlı bir denizciyle tekerrür etti. Çekildik...
Kısa bir tanışmadan ve karşılıklı retina teyidi alındıktan sonra gönül kapıları ardına dek açıldı, dalmışız.
Bir süre sonra bulunduğumuz ortamdan madden uzaklaşan tatlı ihtiyar bana yaşadıklarını anlatırken içki içmekten çatallaşmış sesiyle, adeta geçmişe geri döndü, gözleri takılmak üzere bir kara parçası yada herhangi bir şey ararken. Anlattıklarında hep kendimi bir yere koydum, farklı bir hayatta aynı rolleri oynayan iki yabancı olmamıza rağmen.
Etkilenmedim desem yalan söylerim, söyledikleri halen zihnimde eko yapıp pinpon topu gibi çarpıp duruyor,düşündürüyor.

“Geçip gittin hayatımdan, sanki karabulut geçti.
Sen yokkende geçti zaman; ama beni ezip geçti”...

Kelimeler kifayetsiz denir ama genelde yalan söylenir.
Kendi yazdığı şiirden hatırladığım, aklımda kalan bu iki satır da aklımdan çıkmayan minik gözleri ve bu cümlelerin üzerine düşmüş koyu bir gölge...

Görüşücez...

Salı, Nisan 17, 2007

Ege beni çağırmış

Henüz sıcaklığını üzerimde hissetmediğim, günleri ısıtan aynı zamanda uzatan yalancı bir güneş var gökyüzünde. Asli görevinden bi haber olduğunu düşünüyorum, anlamını kaybetmiş belkide onun da formatlanmaya ihtiyacı var, ki sergilediği “performans” sergilenmesi gereken değil bana göre.
Tezat, üşümeyide unuttum uzun zamandır, kalın giyeceklere elim uzanmadı gene ve gene bu yalancı kışta, ince eskilerle geçiverdi, zemheri bile.

Kent geceleri git gide fark edilir şekilde sessizleşiyor. İnsanlar daha erken giriyorlar evlerine. Annelerin akşam olunca zorla eve soktuğu çocuklar bile boyun eğmişler kendilerinden daha asi ebeveynlerine, sessizler...
Sessizlik, küçükken izlediğim kovboy filmlerini getiriyor aklıma. 3-4 atlı kovboyun terk edilmiş görüntüsü verilmiş kasabanın meydanında kirli sakallı, şüpheci kısık gözlerle etraflarına baktılarını hatırlıyorum ve çatlamış kuru topraklarda takırdayarak yankılanan nal seslerini. Bu sessizlik barın üst katından birinin silahla ortaya çıkmasına kadar sürerdi. Bir şekilde kovboyların tartışılmaz galibiyetiyle sona ererdi.

Melankoli kokusu fena itiyor beni, sessizlik gibi. Kendimce aldığım önlemleri tatbik etmekde pek başarılı olduğumu düşünüyorum. Bu uğurda bedenimi yormakdan büyük haz alıyorum. Başka bir şey düşünmeyi önlediği gibi ilerleyen yaşın kaybettirdiklerinide geri getirdiğini görmek yemek sonrası “afiyet olsun” gibi oluyor. Oluyor.

Yarın güneşe doğru araba süreceğim. Ege’nin en güneyine, ait olduğumu hissettiğim beni çeken yerlere, en sevdiğim şekilde hiç durmadan yolculuk yapacağım.
Ege beni çağırmış, tamer’le birlikte.

Çarşamba, Nisan 11, 2007

Döndüm

Birikmiş mektuplarımı okuyordum bir kaç gündür...
Teknik sorunlardan yazı yazamamamın suçunu farklı nedenlerde aramış çoğu sanal takipçim.
Belirttiğim gibi sadece teknik neden, başka bir durum söz konusu değil.

Yazmaya devam...