Cuma, Haziran 29, 2007

Rüyalarımda ne kuş, kelebek nede kadın yada kadınlarla ilgili şeyler görmedim bu zamana dek. Hep bir kovalamaca ve atraksion içindeydim. Kaç kez vuruldum,kaç kez öldüm, kaç cinayet işledim ben sayısını bilmiyorum. Bunun yanında çatışmalar, uçurumlarda yaşadığım garip varyasyonlar uzağımda olmadı, bizzat başroldeydim.
O yüzden normal insanların kabus dedikleri şey benim rüyalarım oldu.

Ve rüyamda ters birşeyler olmadığı zaman korkmaya başladım günlük hayatta tersine bişeyler çıkacak diye. Buda nerden ortaya çıktığını bilmediğim “rüyalar tersine çıkar” yüzünden. Hurafe olmuş resmen. Birde “kan çıkmışmıydı” çok sorulur. Alacağım cevap moralimi bozmasın diye hep duymak istedikleri cevabı onlara vermiş bende duymak istediği cevabı onlarda almışımdır ki bir sonraki korkutucu aşama gerçekleşmesin, başıma gelmesin diye.

Araştırmadımmı; araştırdım elbet dipte neler var diye fakat sağlıklı bir cevap kimse veremedi bana. Şiddetle yakından uzakdan alakası olmayan çok sevdiğim bilinçaltıma çamur atmaya kalktılar ve haliyle bu tez bana inandırıcı gelmedi.

Çarşamba, Haziran 27, 2007

Ortada bir yerlerde olmalı ısı; ne fazla nede eksik. Zırt pırt inip çıkarak dengemizi de bozmamalı. Rölantide olmalı hava sıcaklığı, hayat da. Sakin bir hayat yaşamak için ekvator’a gitmemek gerek.

Cumartesi, Haziran 09, 2007

Kınalı kuzular ölmesin

Gün geçmiyor ki yeni bir kınalı kuzunun kötü haberi gelmesin…
Gün geçmiyor ki camii avlularından şehit yakınlarının feryatları yükselmesin göğe.
Dün Antep, Kırıkkale, Osmaniye ve Ankara’dan cennete uğurlandı şehitlerimiz. Binlerce Türk’ün katıldığı yürek dağlayan törenlerle, dualarla yolculandılar.
Şehitlik mertebesi ölümlerin en güzeli, en kutsalı olsa da gelin bunu siz bir de kendisine doyamamış karısına ve anasına anlatın. Yok öyle bir şey. Vatanımıza can feda ama genç ölümler beter ediyor hepimizi.
İçi yanıyor insanın; en taş kalplisinin gözlerinden sicim gibi yaş dökülüyor bu manzaralar karşısında.

Dünü, bugünü sorguluyorum kendimce. Eşkıya örgütünün kuruluş tarihleri belli. Neden ortaya çıktıkları ve kimlerden destek aldıkları da. Hatta kimlerden destek alacakları da.
Kurtuluş savaşında milletlere, en büyük (!) lere karşı bile eğilmemiş, yenilmemiş bir ordu, neden şimdi böylesine etkisiz ve de neden 25 yıldır sonlandırılamıyor benim bir türlü aklım almıyor.

Düşündükçe siniri bozuluyor insanın. Örneğin terörist başı odtü’de okurken, o ve yandaşları tarafından bu çetenin temelleri atılırken istihbaratımız nerdeymiş. Neden fark edilememiş . Neden yılanın başı küçükken ezilememiş.
Görevini doğru yapamamış her otorite personelinin; o şehit anası yüce insanların beddualarından payları vardır. Yüce şehitlerimizin 20 yaşında bu dünyadan vatanları için göçüp gitmeleri gibi. Görevini eksik yapan birileri yüzünden yada mani olabilecekken bu savaşa durup seyirci kalınarak gencecik insanların “ŞEHİT” olarak ölmesine göz yummak ne kadar doğrudur.

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bazılarının ayması için umarım yakınlarına ateş düşmesi gerekmez.

Pazartesi, Haziran 04, 2007

Sahte Ok

Tanıdığım bütün kumarbazlar kendilerine göre en iyilerdi. Hiçbiri kaybettiği zaman, “ben bu defa kaybettim” diyemediler. Hep bir bahaneleri yada masalarında çamur atacak birileri vardı. Çok zeki olduklarını düşünüp etrafındakileri de küçümsemek alışkanlarıydı adeta. Parayı kazanmak için kaybetmenin riskine girmek, ayrı bir “stepne” unsuruydu onlar için ve de yerden 5-10 cm daha yukarda yaşamaları daha doğrusu kendilerini öyle hissetmeleri anlamına geliyordu bu.

Ne poker suratlılar gördüm aslında yüzlerinde ayna olan ve de ne hırsızlar; kendilerini hokkabaz zanneden.

Kendilerini kale zannedenler hiç ummadıklarını anda hayatın rest demesiyle yıkıldılar, daha da yıkılacaklar.

Oynatıcı hep kazanır, blöf yapmaz. Kaybedecekler de zaten masaya oturduklarında kaybetmişlerdir.