Pazartesi, Şubat 21, 2011

Köfteci Ramiz - Zoraki Kral (The King's Speech)



Geçtiğimiz Cuma gecesi yani ayın 18'in de, çok muhterem cumhurbaşkanımızın bile vizyona girmeden izlediği filmi bizde vizyona girdiği gün izlemek üzere Galleria'ya sinemaya gittik. Özellikle biraz erken gittik ki hem bilet bulalım hem de karnımızı rahatça doyuralım dedik.

Gördük ki Galleria ağır bir estetik operasyondan geçmiş. Buz pisti kalkmış ortadan oyunlar, konserler ve çeşitli aktiviteler için genişçe bir alan yaratılmış, hoş olmuş. Zemin yenilenmiş, sütunlar giydirilmiş, yeni mağazalar eklenmiş. Kısacası zamana ayak uydurtmuşlar.

Yemek olayını nerde gerçekleştirsek diye ortada dolanırken daha önce hiç köftesini tatmadığımız "Köfeteci Ramiz"den yana fikir birliğine vararak geçtik oturduk mekana. Tek başına servis yapmaya çalışan ve sanırım yorgunluktan olsa gerek yüzü gülmeyen garson arkadaşın verdiği menüde kaşarlı köfte ve ramiz köfteyi gözümüze kestirdik ve siparişi verdik. Çok kısa sürede geldi köftelerimiz.

Köfteler ısıtılmış tırnak pidenin üzerinde servis edildi. Bunun dışında bir dilim domates ve bir adet yeşil biber vardı. Birer de ayran içtik. Doyduk mu? Doyduk.
Et taze ve güzel pişmişti. Ama beklediğim tadı bulamadım. Damağına çok güvenen bir etsever olarak "Bir eksiklik var" bu köftede dedik. Eti "yemek" yapan öğeler yani etin statü atlamasını sağlayan soğan, sarmısak ve baharat üçlüsünden birşeyler eksikti bu köftede diyerek kalktık masadan... Tekrar ediyorum köftede bir sorun yoktu. Sadece bize hitap etmedi.

Galleria migros'tan bi kaç miller çantama soteledikten sonra girdik filme.
Sıkıcı geçen giriş - gelişmeden sonra son bölüm de film hareketlendi,kahramanın dili çözüldü, duygusal anlar yaşandı vs. Ben sıkıldım açıkçası ve senaryo hiç beni şaşırtmadı. Bu tip filmlerden binlerce çekildi.
Başrol oyuncusu Colin Firth ve yardımcı erkek Geoffrey Rush için izlenir bu film diyorum ancak bunun yanı sıra gözardı edilmemesi gereken, filmi film yapansa muhteşen müziğiydi. Orkestranın filmle senkranizasyonu resmen beni büyüledi. Hiç bitmesin istedim.

Film müziği olayının başlı başına bir sanat dalı olduğunu düşünüyorum.
Öyleki; oyuncu yazılı eseri oynar, işi budur. Besteci de alır sazını bestesini yapar fakat filmdeki anlık değişimler, mimikleri müziğin inişi-çıkışıyla, es ile pes ile vurgulamak gerçek anlamda sanat ve müziğin görsellikle sentezi bence. Ve tüm bunlar bu filmde kusursuz yerine getirilmiş.

Araştırdım filmin müziğini. Müzik adamı Alexandre Desplat'mış. Alexandre'ın sicili gördüm ki bir generalin apoletler kadar doluymuş.Aşağıyı okuyun.

* Benjamin Button' ın Tuhaf Hikayesi
* The Revengers' Comedies (1998)
* The Luzhin Defence (2000)
* Girl with a Pearl Earring (2003)
* Birth (2004)
* The Upside of Anger (2005)
* Hostage (2005)
* Syriana (2005)
* The Alibi (2006)
* Firewall (2006)
* The Queen (2006)
* The Painted Veil (2006)
* Mr. Magorium's Wonder Emporium (2007)
* The Golden Compass (2007)
* Afterwards (2008)
* The Curious Case of Benjamin Button (2008)
* Julie & Julia (2009)
* Fantastic Mr. Fox (2009)
* The Twilight Saga: New Moon (2009)
* The Ghost Writer (2010)
* The Special Relationship (2010)
* Tamara Drewe (2010)
* Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1 (2010)
* The King's Speech (2010)
* The Tree of Life (2011)
* A Better Life (2011)
* Harry Potter and the Deathly Hallows Part 2 (2011)

* Largo Winch 2 (2011)
* La Fille du Puisatier (2011)
* The Army of Crime (2009) [L'armée du crime - France (original title)]
* A Prophet (2009) [Un prophète - France (original title)]
* Coco Before Chanel (2009) [Coco avant Chanel - France (original title)]
* Largo Winch (2008)
* Lust, Caution (2007) ''Se, jie'' - Chinese (original title)
* L'Ennemi Intime (2007) - French (original title)
* Ségo et Sarko sont dans un bateau... (2007) [French (original title)]
* Michou d'Auber (2007) [French (original title)]
* Quand j'étais chanteur (2006) [French (original title)]
* The Valet (2006) [La doublure - France (original title)]
* Lies & Alibis (2006) [The Alibi - Netherlands (original title)]
* Une aventure (2005)
* The Beat That My Heart Skipped (2005) [De battre mon coeur s'est arrêté - France (original title)]
* Tu vas rire, mais je te quitte (2005) [French (original title)]
* À boire (2004)[French (original title)]
* L'enquête Corse (2004) [French (original title)]
* Le pays des enfants perdus (2004) [French (original title)]
* A Sight for Sore Eyes (2003) [Inquiétudes - France (original title)]
* Les beaux jours (2003) [French (original title)]
* Eager Bodies (2003) [Les corps impatients - France (original title)]
* Virus au paradis (2003) [French (original title)]
* Le pacte du silence (2003) [French (original title)]
* Les baisers des autres (2003) [French (original title)]
* Rire et châtiment [France (original title)]
* Paroles d'étoiles (2002) [French (original title)]
* Tous les chagrins se ressemblent (2002) [French (original title)]
* Une autre femme [France (original title)]

Cumartesi, Şubat 19, 2011









Yukarıda izlediğiniz video tarafımdan, Beylikdüzü Tüyap'ta, turizm fuarında çekildi.
Amca ve teyzeler görüldüğü üzere yabancılar, ingilizler ama ülkemize yabancı değiller. Bir süredir Fethiye'de yaşıyorlar ve türkçe öğrenmekle kalmamışlar olayı şarkı türkü söyleme durumlarına getirmişler. Çok hoşuma gitti.

Turizm fuarı kendisini tanıtmak isteyen beldeler, tatil yöreleri, tur şürketleri ve turizmle alakalı tüm firmaların kendilerini göstermeleri için çok ideal bir vitrin.

Ayrıca bizim gibi gezme meraklıları için de yeni yerler keşfetmek, doğru yerler için doğru fiyatlar almak adına doğru insanları bulmak için de pek faydalı geçti. Birkaç saatte gezip çıkarız diye düşündüğümüz fuardan yaklaşık 5 saat geçirdikten sonra ayrıldık. Thailand ve Hırvatistan'ı gezmek istediğimiz için hedef standlarımız buralardı ve doğal olarak da en çok buralarda vakit geçirdik ama (orda doğup büyümediğim memleketim) Gaziantep standında katmer yemek için en az yarım saat, Antakya standından yediğimiz hayatımın en güzel künefesi içinse bir o kadar bekledik sanırım.

Sonuç olarak ordan çıkarken Türkiye gezi rotamıza eklenecek onlarca yer, misafir olarak davet edildiğimiz çeşitli mekanlar ve ellerimizde yaklaşık dört çanta dökümanla menekşe sahilinde balık yemeye doğru ilerledik.

2012'de yapılacak Turizm fuarını kesinlikle kaçırmamanızı tavsiye ederim.


*Yukarıdaki diğer fotolar Gaziantep'den gelen ustaların yanbaşımızda pişirdiği meşhur katmerimiz.

**Künefe müthişti**

Perşembe, Şubat 17, 2011

Korsan DVD & Kitap




Korsana hayır diyenlere hak versem de, gene de bir DVD'ye 15 TL yerine 2.5 TL vermek, çok sevdiğim bir yazarın 40 Lira'ya satılan kitabına pazar tezgahında 15 TL vermek açıkçası işime geliyor. Etik mi? Değil ama ne yapayım?

Haftada en az 3 film alıyorum. Gide gele çok bilmiş korsan satıcımla ahbap olduğumdan 5 filmi 10 liraya da alabiliyorum. Uzun zamandır alışveriş yaptığım bizim korsan ben farkında olmadan bilinçaltımda enteresan bir yer etmiş. Adeta sattığı tüm filmlerin bilirkişisi gibi algılıyorum ve her gittiğimde bu nasıl şu nasıl diye sorular soruyorum. Eve her geldiğimde de söyledikleriyle alakasız şeyler çıkıyor tabi filmden. Ama gene de her gitmemde aynı soruları soruyorum. Orada karşılaştığım diğer müşterilerdede aynı olayı gözlemledim. Adeta portakal yada karpuzunun tahlilini müşterisine yapan manav edasıyla şu film şöyle bu film böyle diyerek etkiliyor müşterilerini.

Bu arada korsan film kaliteli mi? Kesinlikle değil. Bir filmde ses problemse diğerinde görüntü. Her ikisinin iyi olduğu filimlerdeyse altyazıyı tutturamıyor sahtekar korsanlar.

Bu konuda da her gitmemde şikayet ediyorum fakat genede kötü çıkacağını bile bile alıyorum kalitesiz filmleri.

Korsan kitap'da ise şu ana kadar problem yaşamadık.

(Bu yazı yüzünden mali polis kapıma gelirse eğer bu yazı "kurgu" derim. Konuda adı geçen kahramanlar "hayali ve düzmecedir" derim.)

Cumartesi, Şubat 12, 2011

Mısır ! (Bu iş de bir iş var)



Hüsnü Mübarek dün istifa ediyorum dedi ve onlarca yıldır sömürdüğü Mısır'da sahneden çekildi. Bir önceki günse eylül ayına kadar koltukta kalacağını söylemişti.

Her neyse...

Mısır için hayırlı olmasını diliyorum.

Fakat bu iş bana biraz garip geliyor.
Halkın ayaklanması, Mübarek'in gidişi gibi olaylar çok enteresan gelişti. Diktatör birinin ayaklanmaya karşı çok tepkisiz kalması ve bu derece kaosa sürüklenmiş bir ortamda ilk kez bu kadar az kan dökülmesi (bu sevindirici)çok garip geldi.Herşey planlı gelişti demek istiyorum ama kimin ne rant elde ettiğini bulamıyorum bir türlü...

Aklıma bir şey geldi;

"Mahalle kültürünün varolduğu yıllarda küçük çocuklar kavga ettikleri zaman, oradaki büyükler yada esnaf eğer çocukların kavgasını ayırmıyorlarsa ya kötü çocuğun dayak yemesini istediklerinden ya da sevmedikleri iki çocuğun birbirlerini yemelerini istediklerindendi".

Bilmem anlatabildim mi?

Pazar, Şubat 06, 2011

"Aşk Tesadüfleri Sever" - Defne J. Foster



"Aşk tesadüfleri sever" dedi kardeşim. Biz de hemen o gün gittik izledik.

10 numara bir senaryo, 10 numara oyuncu performansı (özellikle Mehmet Günsür ve anneler) ve 10 numara sevimli gözükmüş bir Ankara'yı izledik. Uzun zamandır bu kadar keyif almamıştım hiçbir filmden.
Hikaye o kadar güzel yazılmış ki; aldatmak ancak bu kadar meşrulaşır diyor insan.

Mutlaka izlenmeli diyorum.


Bu arada sinemada arkamda oturan izleyiciler ve pazar sabahı gittiğimiz kahvaltıda yan masada bağıra bağıra konuşan insanlar Defne Joy'u çekiştiriyorlardı.
Gördüğüm ve duyduğum kadarıyla halk Hıncal'ın yazısına hak vermiş durumda.

Haftanın 7 günü alemlerde gezen, "normal şartlarda yaşayan halkın" namus ve ar duygularından bi-haber köşe yazarları bence biraz "cihangir"den sıyrılıp "normal" insanlar arasında gezip nabız tutsunlar. Ki "normal" insanlar ölümün ve ölen insanların arkasından nasıl yas tutacaklarını biliyor fakat aldatmayı/aldatılmayı sizler gibi modern bir durum gibi algılamıyorlar.