Salı, Ekim 23, 2012

Sabah Yıldızı


Toparlayamadım bir türlü kafamdakileri.


Bir hamalın sırtında taşıdığı , altından delinmiş, yürüdüğü yerde azar azar dökülen çuvaldaki un gibi benimde yazmak istediklerim klavyeye dökülmeden gökyüzüne uçuveriyor.

Yazmadığım süre içerisinde Sabahatti Ali’den çok etkilendim. Tüm eserlerini okuduğum gibi tüm yaşantısını da araştırıp öğrendim. Bir tesadüf eseri duyduğum, kendisi için yapılmış “Sabah yıldızı” belgeselini tek başıma izledim. Beyoğlu’nda daha önce adını bile duymadığım küçücük bir sinemada, majestik sinemasında 4 yada 5 kişiyle birlikte izledim. Mekan, zamanın şartlarına ayak uyduramamış, sanki başıma her an kötü bir şey gelecekmiş gibi hissettirdi. Belgeselin ortasında polisler içeri girip kimlik kontrolü yapsa şaşırmayacaktım.

Yer göstericiyle antrakta yaptığımız kısa sohbette bazı matinelerde 2-3 seyirci, bazen de hiç kimsenin olmadığını söyledi.

Emek harcanmış ve oldukça iyi araştırma yapılmış. Bulgaristan’da, Almanya’da,trakya’da, Konya’da, Yozgat’da, İstanbul’da röportaj ve çekim yapılmış bu eseri bu kadar az kişinin izlemesi ne acı…