Perşembe, Ekim 16, 2008

Ben Ekim'de yaşıyorum...

Sabah uyandığımda, telefonun ekranında bir mesajınız var yazısını görürsem ummadığım anda çok değerli bir yakınımdan sürpriz hediye almış gibi oluyorum.

Mesaj sayısı iki veya üç ise bir o kadar katmerleniyor bu his. Uzun zamandır böyle bir hediye gelmiyordu, supermarket ve gsm şirketimin reklam mesajlarını saymazsam tabi. Biraz uyku sersemliği biraz da mahmurlukla yarıgözü açık geçtiğimiz sabah bir zarf resmi gördüm telefonun ekranında, doğal olarak açtım.



'' En güzel bizim evimiz olacak,çünkü bizim evimiz senin gibi kokacak;Tertemiz...''



Diyordu bu mesajı gönderen güzel parmakların sahibesi.

Bu kısacık yazıyı evire çevire uzun uzun okudum, sanki bir kitap gibi. Bir insan ne hissetmeliydi de gecenin bir yarısı üşenmeden göndermeliydi böylesine bir ifadeyi. Acaba biliyormuydu topu topu on kelime ile bütün mutluluk hormonlarının maximum derecede çalışıp tavan yapacağını? Ya da kilolarca antidepresanın bu minik kelimelere sığdığının, anlam yükü olarak da katarlar dolusu tren yüküne eşit olduğunun?



Bir süredir yanımda gülen bir yüz, neşe ve keyif taşıyorum. İstanbul'dan aylardır uzak olmama rağmen geçmişimi özlemiyor, kendimi burda doğmuş ve büyümüş gibi hissediyorum. Zaman bana bir şey ifade etmeyen fuzuli bir kelime, üzerimden geçen içinde kim olduğunu yada nereye gittiğini bilmediğim bir uçak gibi. Uzağımdan geçiyor sadece. Aylar olmuş koluma saat takmayalı. Üzüldüğüm sadece geçmişimde kaybettiğim zaman, onu da şimdi fazlasıyla telafi ediyorum.

Hiç yorum yok: