Pazartesi, Ocak 25, 2010

empatik çok eksantrik




“Olasılıksız”ın üzerinden koskoca bir sonbahar geçtikten sonra birkaç günde “Empati”yi okudum. Okudum demek sanırım kitapla girdiğim mücadeleyi tam olarak destekleyen bir fiil olmadı.. Mücadele ettim, savaştım sanırım Adam Fawer’ın kitabını okurken.

Açıklayayım…

Normal hissiyata sahip kitap okuyucuları genellikle kitap okurken eserin akışına göre zihinlerinde yazarın bahsettiği yerlerde bulurlar kendilerini. Yani klavyeden kağıda dökülmüş olan şifreler gözyoluyla beyne ulaşır ve orada görüntü kasası açılıp göz kapaklarının iç kısmından projeksiyon cihazında okuyucu kendine oynatır senaryoyu ve de izler.
Romanlar bu şekilde yaşanır zannımca.

Zekice kurgulanmış bir konu, daha önce pek denenmemiş bir tarz ve sıra dışı insanlar. Başroldeki insanların isimlerini kafamda toparlamak bile yordu beni. 600 küsür sayfayı bir çırpıda okudum fakat özetini hadi bir çıkar derseniz 10 sayfa yazarmıyım; sanmıyorum. Ucuz espriler üreten bir stand-up showundan sonra akılda ne kalıyorsa, bu kitapdan sonra da o tat kaldı beynimde.

Hala ısrarla okumak isteyen biri fikrimi sorarsa eğer, yalnız çıkılan bir tatilde havuz başında yada deniz kenarında okumak için ideal bir kitap derim.

Aman “adam” duymasın….

Hiç yorum yok: