Salı, Mart 06, 2007

Gereksiz alınganlığa lüzum yok

Aynı fırtınaya ikinci kez yakalanmış bir deniz aşığının ne yaşadığını ancak teknesi ve kendisi bilir. Karada bekleyen insanlar güvende ve sıcak evlerindeyken, hangi dalganın nereyi yaraladığını bilemez, anca kötü bir rüya görürlerse bunu hayra yormayıp acabayla başlayan cümleleri peşi sıra dizerler, uykudan uyanmış terli vücutlarının üzerine.

Birinci fırtına doğaldır tabiatta, ikinciye yakalanırsan kadermiş der geçip gitmeye çalışırsın. Peki üçüncü hatta dördüncü fırtınaya garip teknenle aynı denizde, aynı şartlarda yakalanmak akıl işimidir diye sorsalar verilecek cevap bulunamaz sanırım; cesurluk yada enayilik dışında. Çünkü anlaşılır gibi değil doğaya karşı şartları değiştirmeden savaşmak. İçindeki cesaret, yaşanan hezimet fotosenteziyle bi şekilde enayiliğe dönüşüyor, verilen mücadelenin hiç bir anlamı kalmıyor.

İnsanoğlunun dünyada varolmasıyla birlikte “hırs”da türeyivermiş adeta mantar gibi. Ego yada komplexle biçimlensede hırs hep aynı hırs. Yenik düşmeye mahkum bir kitlede hep varolmuş. Kıskançlık da cabası.
Genetikle uğraşsaydım eğer tüm zamanımı kıskançlığa hangi genin sebep olduğunu bulmaya çalışırdım eminim. Bu garip virüs daha küçükken başı ezilirse uzunca bir yolun çok az bir zayiatla kat edileceği kesin. Düşününce ne çok başım ağrımış bu illetten.
Çok sevdiğim erik’ten bile kıskanılmak, kişinin kendisini bir meyveyle kıyaslaması uzaktan komik geliyor..! Hayallerimden, sevdiğim sanatçıdan, arkadaşlarımdan ve şimdi yazdıklarımdan bile kıskanılıyorum... Birayla tuzlu fıstıkda yolda yarın onlarda listeye girmek için.

Karadakine ne kadar da saçma geliyor oysa bu denizlerdeki fırtına fakat bizzat bu konular için teşvik-i mesai yapılmış kimbilir ne kadar nefes tüketilmiş limanlarımda fakat karaktere oturmuş belirgin hatlar tornaya bile sokulsa değişmiyor, kişi bildiğini okuyor bununla beraber ilişki bitip, duygular zamanla körelip ortadan kalktıktan sonra ki yirmiyıl içerisinde gülmek için iyi bir malzeme oluyor.

Dipsiz kuyu anlıyacağınız
...

Hiç yorum yok: