Çarşamba, Kasım 05, 2008

Yeşil ışık beklenmiyormuş bir saatten sonra...

Karanlıkta ayak seslerini duyduğum, ardımdan gelen fakat yüzünü bir türlü göremediğim bir adam varmış hissi var tıpkı ucuz gerilim filmlerindekinden. Ardıma bakmaya korkuyorum, çekiniyorum sanırım, yabancı bir eve ilk kez girmiş çocuk tedirginliği benimkisi belki de. Hala ordaysa göz göze gelmek istemediğimden eminim fakat nasıl bir reaksiyon göstereceğim ondan da emin değilim sanırım. Her halikarda giderek kaygılarımı azaltan zaman kavramı gene bir merhem gibi kendisini emdiriyor yarama.
Zaman sanki gizli bir örtü, bir yara bandı, bir sığınak, bir tıkaç, faydalı bir ilaç adeta. Doğru dakikada oyuna sokulmuş skoru değiştiren oyuncu resmen ve dünyada hem işe yarayıp hemde bedel ödenmeyen tek faydalı şey belki de.

Yeşil ışık beklenmiyormuş bir saatten sonra...
Dün gece şimşek çaktı birden ege semalarında, canımla . O zaman aklıma geldi, dur'dan sonra. Enteresan role bürünüyor geceler, trafik ışıkları bile eğiliyor önünde ay dede'nin ve rengine bakılmıyor hiçbirşeyin hele hele yerinde durmak için asla.
Sarı ve kırmızı bir saatten sonra "Zaman" kaybıymış...

Hiç yorum yok: