Çarşamba, Şubat 07, 2007

Ey hayat, senin bana hala borcun var..!

Yatağımdan erkenden kalkıp, önce sağ ayağımı yere basmışım. Dışarı çıkıp yapmam gerekenleri yapmış yanı sıra yapmamam gerekenleride yapmışım olumlu yönde. Derken hiç ummadığım bir anda, ben ödül beklerken dört gözle; nerden çıktı, nasıl çıktığını görmediğim, kahpece saldırıya uğramışım. Sol elimi "akrep" sokmuş.
Mağdur olmuşum, bir canım gitmiş bağıra bağıra...

İçimi paylaştığım, gençliğimin ortağı, kadeh vuruşturduğum, mezem ve sesiyle boşlukta asıldığım; çok hastaymış. Yıldızlar beni bekler diyor tebessümle. Elimi sıkmak, son isteği buymuş gibi uzanıp beni öpmek istiyor göz yaşlarımdan. Hiç düşünmek istemediklerimi düşünmek zorunda kalıyorum.
Kangren olmuşum. Doktorlar başıma toplanmış keseceğiz diyorlar illa bacağını. Yok durun diyorum kesmeyin, ben bacaksız ne yaparım. Onlarsa olmaz kesmek zorundayız, yoksa sadece bir bacağın değil tüm bedenin telef olacak diyorlar. Ya bir "parçan" yada hayatın. Öyle zor bir dönemeçte yapayalnız kalıyorsun, bırakıveriyorlar seni bir başına. Verilecek cevap belli, ağlasanda ağlamasanda plaj şemsiyesi hazır ellerinde ya açılacak yada açılacak.

En sevdiğin şarkıcının ölüp, yeni ezgilerine hasret kalacak olmak ne kötü değil mi!
Yerine yenisini koyabilmek için uğraşmak. Bu zamana kadar ürettikleriyle idare edebilmek hatta bunun için bilinçaltının senden habersiz uğraşması.
Kulak kolay kabullenmiyor yeni bir sesi, mide gibi arsız, "midesiz" değil. Her önüne geleni yemiyor, seçiyor, eliyor yeri geldimi, dur demeyi iyi biliyor ve alıştığından vazgeçmeyi hiç ama hiç iyi bilmiyor.
Aslında bencillik yapmak istiyorum bu durumdada. Kendimi alacağıma şartlayıp, "acaba" demeyip siyah oksijen soluyacağını tahmin ettiğim, cennet yada diğeri diye adlandıramadığım, sırat ona da açılacak mı diye anlamsızca düşüncelerimle paylaşıp kendi cevabımı alıyorum soruma.

Hayat,
"Ben" demişim çünkü hem başta hemde sonda ama senin bana hala bir borcun var..!

Hiç yorum yok: