Salı, Nisan 17, 2007

Ege beni çağırmış

Henüz sıcaklığını üzerimde hissetmediğim, günleri ısıtan aynı zamanda uzatan yalancı bir güneş var gökyüzünde. Asli görevinden bi haber olduğunu düşünüyorum, anlamını kaybetmiş belkide onun da formatlanmaya ihtiyacı var, ki sergilediği “performans” sergilenmesi gereken değil bana göre.
Tezat, üşümeyide unuttum uzun zamandır, kalın giyeceklere elim uzanmadı gene ve gene bu yalancı kışta, ince eskilerle geçiverdi, zemheri bile.

Kent geceleri git gide fark edilir şekilde sessizleşiyor. İnsanlar daha erken giriyorlar evlerine. Annelerin akşam olunca zorla eve soktuğu çocuklar bile boyun eğmişler kendilerinden daha asi ebeveynlerine, sessizler...
Sessizlik, küçükken izlediğim kovboy filmlerini getiriyor aklıma. 3-4 atlı kovboyun terk edilmiş görüntüsü verilmiş kasabanın meydanında kirli sakallı, şüpheci kısık gözlerle etraflarına baktılarını hatırlıyorum ve çatlamış kuru topraklarda takırdayarak yankılanan nal seslerini. Bu sessizlik barın üst katından birinin silahla ortaya çıkmasına kadar sürerdi. Bir şekilde kovboyların tartışılmaz galibiyetiyle sona ererdi.

Melankoli kokusu fena itiyor beni, sessizlik gibi. Kendimce aldığım önlemleri tatbik etmekde pek başarılı olduğumu düşünüyorum. Bu uğurda bedenimi yormakdan büyük haz alıyorum. Başka bir şey düşünmeyi önlediği gibi ilerleyen yaşın kaybettirdiklerinide geri getirdiğini görmek yemek sonrası “afiyet olsun” gibi oluyor. Oluyor.

Yarın güneşe doğru araba süreceğim. Ege’nin en güneyine, ait olduğumu hissettiğim beni çeken yerlere, en sevdiğim şekilde hiç durmadan yolculuk yapacağım.
Ege beni çağırmış, tamer’le birlikte.

Hiç yorum yok: