Pazartesi, Eylül 29, 2008

Adını Eylül koydum...

Basitleştirdim, daha alttan daha bir yüzeydeyim. Şifreler yada buna benzer üstü kapalı yada kilitli birşey kalmamış. şimdi farkına vaıyorum bunun ama karabulutu gönderirken baharımda, en büyük düşmanımıda çıkarmışım naçizane imparatorluğumdan, gerilemeye metreler kala.

Uyurken, ışıklarını açık bırakıyorum şimdi tüm odaların. Sebebini bilmiyorum ama bu aydınlık içimi ferahlatıyor. Gecenin sessizliğinde ağzını aralamış dev bir istiridyenin içinden gözleri kamaştıran inci gibi. Türbelere bırakılmış mum misali, bir çeşit adak belki de kefaret... İliklerime kadar caruso hüznü hissediyorum soluduğum havayla ve aynadaki yüzümün özlediğim ifadesi, tebessüm. Seviyorum bu kelimeyi.Sadece tebessüm. Dudaktan ayrılırken bıraktığı ifade, cevabı okyanus aşırı ülkelerden hemen gelen aşk mektupları gibi.


Hissettiğim rahatlık ve tüm bunlar aslında sonbaharda yaşadığım bahar. Yağmur ve gri gökyüzü hiç bu kadar ısıtıcı, aydınlatıcı olmamıştı. Sandıktan uzun kollularım çıkacak gibi değil, hala parmak arası terliklerimle dolaşıyorum:))

Hiç yorum yok: