Cumartesi, Eylül 13, 2008

Doğum Günün kutlu Olsun, Eylül

Penceremi, yatağımı, alıştıklarımı ve hatta iklimimi "ege" çaldı benden. Uzun zamandır uzağındayım alıştıklarımın. Sayısı henüz beli olmayan sayılı günün geçmesini bekliyor, okuyup yazıyorum sadece.

“Didişmek ve kavga etmek için çok kısa hayat diyordu” dizideki kız sevgilisine. İfadesi ve tonajı hakkını veriyordu repliğin, etkileyiciydi kesinlikle. Sevgilisinin bu cümle karşısında elbette suya inmeyecek bir yelkeni olamazdı.

Lost’da Desmond-Penelope, Musumiyet müzesinde ise Kemal-Füsun aşkları da bende iz bırakan artık rastlanmayacak türden büyük kalplerin sevdalarıydı. Desmond’un Penelope’ye kavuştuğu zamanki hali gözümün önünden gitmiyor. Kemal’in se sevdiği kızı elinden kaçırıp sekiz yıl boyunca başka bir erkekle evli olduğunu görerek vede sindirerek onun etrafında dolaşıp ısrarla boşanmasını bekleyip evlenme hayali kurması belki akla çok uzak kavram fakat Türkiye’de bir erkeğin bir kadını bu şekilde sevmesini romanda bile olsa görmek çok enteresan güzellikte geldi.

Hoş şeyler yaratıyor bazen yazar ve yönetmenler. Belki de reel hayatta yapamadıklarını kalemleriyle oynayarak yapmak istediklerini başka insanlara yükleyerek ortaya çıkarıyorlar. Yani kitaplarının yada filmlerinin aslında başrol oyuncuları kendileri oluyorlar.

Orhan Pamuk çok şaşırttı beni. Önyargılı olduğum bir kaç insandar biridir fakat gene de kitaplarını okumama engel değil ne olduğu. Tabi bu kitabına kadar bende diğer okuyucular gibi kitaplarına başladıktan otuz sayfa sonra sıkılır bırakırdım elimden bir daha açmamak üzere fakat bu kez öyle olmadı. Anlatım dili, benzetmeler , tasvirler ve tabi ki öykü çok güzel düşünülmüş vede işlenmişti. Kısa sürede okuyup, bitirdim doğal olarak.

Güzel bir “aşk” öyküsü. Çok güzel.

1 yorum:

Mutse M.D. dedi ki...

Masumiyet Muzesi ni okumus ve duygulanmis olman cok hos.