Çarşamba, Aralık 17, 2008

...

Soluk almadığımı fark ediyorum bazen, vücudumun değil de ruhumun. Ertelediklerim, uzaklaştırdıklarım belki de unuttuklarım yaşamsal doğal ihtyaçlarımın en önemlisini kaybediyormuşum hissini veriyor kimi zaman.
Kendime kendim olduğumu hatırlatan, manevi enerji depomu dolduran sevdiğim insan kokusu dışında, sahibesi tarafından sımsıkı sarılan bedenimden başka “varım” dedirtecek birşey gelmiyor aklıma.

Dağılmış bir mutfakta, iki-üç parçaya ayrılmış tabak gibi birisi gelip yapıştırıyor, bir diğeri gelip tekrar sağlamlaştırmaya, yamamaya çalışıyor ve sonrasında bir şekilde tekrar kırarak hızla uzaklaşıyor.
Yani çabalar ne mutfağın toplanmasına nede tabağın orjinal haline dönmesine yarıyor.
“Uzak durun” yada “yaklaşmayın”la başlayan cümleler kurmak yerine, mazoşistce davranan bünye yeni onarıcılara daha doğrusu yeni kırıcılara kucak açıyor adeta. Akıllanmıyor...

Hiç yorum yok: