Cumartesi, Aralık 18, 2010

Yumurtamı tavuktan

Dün öğrencilerin yumurta savaşı bugünse diyarbakır büyükşehir belediye başkanının söylevi. Hani şu “menülerde bile iki dil olmalı” demesi. Detaya girmiycem. Şayet gündemde ne var eşşekler bile eminim biliyordur şu teknolojinin tavan yaptığı 2010 yılında.

Gün geçmiyor ki yeni bir “kaşıma” hadisesi çıkmasın, gün geçmiyor ki gerilmesin c-anım yurdumun bilinçli yurttaşları.
Artık alıştım diyorum bu abuk gündemlere. Artık alıştım diyorum kimin niçin ortaya attığını bildiğim hadiseleri ve hangi gazetelerin, televizyonların yayınladığı bu olayları.
Eski Türk filmleri gibi film başladığı anda biliyorum filmin sonunda ne olacağını repliklere kadar. Kim kimi “sevecek”. Kim kime “aşık” olup evlenecek yada “ölecek” hepsi daha ilk saniyelerde şu kısa aklımla “bana” bile malum oluyor. Gerisini siz düşünün diyorum.

Hangi yıl hatırlamıyorum ama diyarbakır’da 3-5 sene önce kürtçe dilini öğreten bir kurs açılmıştı büyük bir medya topluluğunun katılımıyla. Kısa bir süre sonra da (kişi sayısında yanılıyor olabilirim) sadece bir öğrenci katılımı olduğu için kapanmıştı.

İnsanların ekmek kazanmak için yabancı diller öğrendiği, ingilizce bilmeyene “kız” verilmediği günümüzde, kim neyin peşinde uyanın ey güzel gözlerini kapalı tutan halkım.

Doğu’da, iç anadolu’da, karadenizde, ege’de kısacası 30-40 yıl önce yurdumun her yerinde, okuma oranının şimdiki gibi yüksek olmadığı dönemlerde ki “ağalık” sistemindeki gibi geliyor bana şimdi güneydoğu’da yaşanan hadiseler. İnsanlar başlarındaki “yerel yöneticilerin” talimatlarına sorgusuz sualsiz uyuyor ve aynen istenildiği gibi itaat ediyorlar. Halbuki biraz okusalar, biraz “Türkiye Cumhuriyet”inin kuruluş aşamasına girseler ve kimlerin ne için neler yaptığını görseler; şimdi daha kafalarında oluşmayan soruların bile cevaplarını alacaklardır. Kendilerini kullandırtmayacaklardır diye düşünüyorum.

Ben ne düşünürsem düşüneyim olacak mutlaka olacak tabi. Tarihi ve gidişatı değiştirmek için tanrısal bir güç gerek. O da benim tanıdığım kimse de yok ne yazık ki ama gönül istiyor ki artık savaşlar olmasın, canlar yanmasın.
Dileyen elbette istediği dili elbette konuşsun ama bilsin ki yaşadıkları apartmanda alt katında yada üst katında oturan farklı etnik kimliğe sahip, farklı dilleri konuşabilen insanlar var.
Biraz empati, biraz saygı, çokca sevgi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok harika olmuş yazan arkadaşımın yüregine saglık asırlardır aynı toprakları paylaşmışız bizler aynı kitaba inanırız aynı allaha inanıyoruz ama malesef dış güçlerinde oyununa geliyoruz birileri parayı deve yüküyle götürüyor birileride dagda donup geberiyor neymiş dava ne davası üç beş çapulcu koskoca asırlarca tüm dünyaya ejdadımız nam salmış bunlar ne ki bizim için de bize kafa tutmaya çalışıyorlar.şaşarım bunların aklnıa ve gülerim.