Perşembe, Aralık 09, 2010

Yazmak istemedim



Yazmak istemedim.
19 Yaşında, hem anne hem de öğrenci olmayı hem de başbakanın rektörlerle Dolmabahçe’deki ofisinde yapacağı görüşmeyi protesto edeceğini akabinde polis tarafından biber gazına maruz kalıp joplanacağını bunun üzerine alınan darbelerle genç annenin bebeğini kaybedeceğini yazmak istemedim.

Ben yazmak istemedim fakat bu konuyla ilgili yüzlerce haber dinleyip köşe yazıları okudum. Okuduklarım okul yıllarını getirdi aklıma.

Öğrencilerin susmasını hiç istemedim, çok seslilikten yana olup bir türlü uygulanamayan demokrasi ve eşitlik denen şeyin var olduğuna inandım hep. Okul yıllarında da suskun talebe hiç olmadım, ömür boyu yan yana olacağımızı düşündüğüm güzel arkadaşlarım vardı. Hayata dair gerçek kaygıların oluşmadığı o yıllarda bizi kızdıracak her şey için kavga ederdik. Okul malına zarar verdiğimiz de oldu, araç hasarları da. Burada yazmamam gereken daha neler neler. Bununla beraber sponsorumuz olmadı hiç.Yani bize pusula veren bir abimiz ya da otobüs organize edecek bir kuruluşumuz da olmadı.
Sonuçta o yıllara dair pişmanlık duyacağım hiçbir şey yok.

Her neyse, konuya geri dönüyorum.

En son bu gece bir blogda okuduğum yazıdan sonra konuyla ilgili neye “taraf” olacağıma karar verdim.

Ben yaşama hakkı elinden alınan “masum bebeğin” tarafıyım. Konuyla ilgili tek haklının tek doğrunun tarafıyım yani.
Doğruların toplumlara, kültürlere göre değiştiği şu saçma sapan yasa ve kurallarla kaplı, öğrencilerin çok rahat bir şekilde kurulup piyon halinde kapital cephelerine sürüldüğü ülkemde ben masum bebişin tarafıyım…

Yorum yaptığım blog ve yorumum aşağıda.
http://osurtkanrakun.blogspot.com/2010/12/kyametin-gelsin.html#comments

Hiç yorum yok: