Perşembe, Ağustos 31, 2006

Siyah Saçlı Hıncal Abi

Geçen gün sabah sabah beyazıt'da azak yokuşundaydım, eski minibüslerin kalktığı ve bitiminde üniversite meydanına vardığınız eski parke taşlı dik cadde.
Niye ordaydım, kimle ordaydım hatırlamıyorum ama boş boş geziniyordum galiba.
Bir büfenin önünden geçerken önüme aniden kılık kıyafeti pislikten görünmeyen garipmi garip tinerci genç çıktı.
Bişeyler söylemeye çalışıyodu hatta söylüyordu ama ben anlamdıramıyordum, sadece mıy mıy ediyodu.
Dinlemeden basıp geçeyim dedim önüme bakarak fakat onu kaale almayışıma bozulan tinerci neresinden çıkardığını görmediğim kocaman samuray kılıcını boynuma doğru savurdu. Kulağımı yalayarak geçen keskin şey tinercinin elinden nasıl hızla savrulduysa artık bilmiyorum beni ıskaladıktan sonra kendisinin bile dengesini bozdu.
Büfeden dönercinin bıçağını gidip alıp ona savurmakla, koşarak yokuşun sonuna çıkmak arasında kaldım. Dönerciye yöneldim, ondan sonrasını hatırlamıyorum.
Beyazıt'a çıktığımı hatırlıyorum ve bir yere girdiğimi...
Salaş ama içinde şık tiplerin oturduğu, akşam üstü barları gibi dizayn edilmiş bi tarafta bara doğru yaslanmış insanların uzun bacaklı taburelerde oturduğu, sırtlarını ise masalarda oturan insanlara doğru mecburen çevirmek zorunda kaldıkları, kapıdan bakınca koridorun sonundaki tuvalet hariç herkesin ve heryerin göründüğü bi yere girmişim.
Bar tarafına oturdum.
İki kişinin arasına oturmuştum gazete okuyan, etraflarına bakmıyorlardı bile.
Nasıl konuşmaya başladım hatırlamıyorum ama bi süre sonra beni dinlemeye başlamıştı yanımdakiler.
Bara doğru yaslanmıştım yanımdakilerin ilgisini çekecek bir konu anlattığımı düşünüyordum.
Arada onlarda konuşama katılıp söyledikleriimi iyice dinleyip anladıklarını belli ediyorlardı.
Benim sağımda oturan ikinci adam da söylediklerimi dinliyor, dikkatini çekecek bişeyler duyduğunda gazetenin üzerinden gözlerini kaldırıp bana doğru bakıyodu gözlerini kısarak.
Biyerden tanıyodum ama nerden bi türlü çıkaramadım.
Kömür gibi saçlı enteresan gözlüklü biriydi.
Hem onun kim olduğunu düşünüyor hemde söylediklerimi daha iyi duysun diye sesimi bile yükseltmeye başlamıştım.
Tanıdım Hıncal Uluç'muş:))
Ne arıyodu orda, saçları neden siyahtı ve benim anlattığım samuray kılıçlı tinerci hikayesi neden ilgisini çekti hiç bilmiyorum.
Birden ona söyleyeceğim bişeyler olduğunu düşündüm yada aklıma öyle bişeyler geldi ama havaya girmesin diye onu tanıdığımı belli etmemeye devam edip konuşmamı sürdürdüm, onun konuşmama atılmasını sağlayıncaya kadar.
İlginç şöyler söyledi galiba ve simsiyah saçlı Hıncal abi barın üstüne para atıp dışarı doğru çıktı.
Simsiyah bi minibüsün kapısı açtı siyah takımlı badyler. Bende o minibüse binmek üzereyken çıktım içerden, ona bişeyler anlatmak için ama dur bişi söyliycem diyemedim.
Gazladı gitti minibüs...
Ne diycektim acaba.
Amma enteresan rüyaydı...

Hiç yorum yok: