Cumartesi, Kasım 04, 2006

"Müjgan"

Onu dinlemeye ortaokulda başladım.Muhafazakar, milliyetçi ve gerçek bir çekirdek ailenin "ilk er'i" olmama rağmen gene de dinlemek istedim. Belki de o zamandan bir kalıba soktum kendimi. Asi bir ruh oluşturup kendime, kör inadımla aşırı derecede gurur pompalayıp kendi kendimin dünyasını yaratacaktım, doğrularımla. Onu dinlemekle zaten farklı bir dünyaya yatay geçiş yapıp otomatikman statü belirleniyordu. İlk aldığım kasedi "Sevgi Duvarı"ydı ama son değildi. Unkapanı'ndan tüm arşivini topladım bir süre sonra ve kendimce statümü değiştirdim...

Dinleyip dalarken hayallere, kimi zaman kırk yıllık bir militan, kimi zaman anasından ayrılmış koparılmış bir çocuk, kimi zamansa leyla'nın mecnun'u, sevgilisine hasret yada terk edilmiş bir adam oluveriyordum. Bu psikolojiyi yaşamak, gözlerim açıkken tavanda düşlediğim filmleri kendi kendime izletmek zevk veriyordu bana.

Her kulağa hitap etmeyip herkes tarafından dinlenmediği için çeşitli ortamlarda denk gelen arkadaşlıklarda gönül bağı oluşmasına neden oluyordu bu şarkıların bilinmesi. İki ağızdan bir şarkının çıkması, sözlerin bilinmesi aynı havayı solumak gibi bişeydi. Bir anda dava arkadaşlığı hissi mi veriyodu acaba bilmiyorum.

Ben 15-16 yaşlarındayken jenarasyonumuz, o dönemin meşhur taverna sanatçılarının damar şarkılarıyla içerken biz o'nun parçalarını meze yapardık kendimize, heryerde. Bir gece menekşe sahilinde arabada sabaha kadar radyolarda "müjgan"ı arayıp o parçayı yakalamaya çalışıp beklerken bundan alacağımız hazzı tahmin bile edemezdi kimse. Parayla pulla ölçülemeyecek şeyler yani. Gecenin sonunda arabamızın polisler tarafından bağlanacağını ve cebimizde beş kuruşsuz florya'dan eve otostop çekeceğimizi bile bile.

O'nu dinlemek de siyasi düşünceler bir yana bırakılırsa gene de bir nevi başkaldırı simgesiydi. Yüzünde uzayan pis sakal, kardelen çiçeğinin "kar"ı deldiği gibi nasıl resmiyet delici bir unsursa onun albümleri de bir dönem gizli gizli el altından satılıyor ve kaseti alıp çoğaltıp dağıtan öğrencilerin yaptıkları bu gayrıresmi işten büyük gurur duyduklarını görüyordum. Bazı kasetlerinde rivayetlere gören basılan sanal kaşede gizli çekim yani yasal olmayan basım ibaresi kulaktan kulağa tez yayılıyor, bu o kaseti efsaneleştiriyordu adeta.

Benim gibi çok insan vardı onunkinden farklı ideolojilere sahip fakat ya arabada yalnızken ya da walkman'lerinde severek dinliyorlardı gizlice. Çok gördüm torpidolarda farklı kaset kapaklarının içinde gizlenmiş kastelerini. Ne garip değil mi. Sen şarkıları bayıla bayıla dinleyeceksin fakat bunu yalnız yapacaksın. Ne kadar da salakça.

Ne fikirlerim, ne görüşlerim hiç bir zaman uyuşmadı ama dik, sivri yanı hatta yanlış da olsa insanlara empoze etmeye çalıştığı fikirler için daha fazla insan tarafından dışlanacağını bile bile kendini ülkesinden kaçırtmayı göze alması. Hatta ve hatta bu boş işler için vatanından çok uzakta bu hayattan göçüp gitmesi gerçek anlamda tam bir trajedi.

Hiç yorum yok: