Pazartesi, Kasım 27, 2006

Sarıldınmı cicim bana...

Cinsel ilişkilerinde oral sexi normal yolla ilişkiden fazla seven yada fantazileriyle birlikte hayal dünyalarını "oral"a endekslemiş olan yetişkinlerin, mutlaka "çocukluklarında" anne sütü içimiyle alakalı sorun yaşadıklarını okudum, öğrendim.
Açarsak, buna sebep ya anneden fazla süt içmiş almaları yada az. Sütü normal içtiysen problem yokmuş. Az yada çok içtiysen "algida"...
Tabi bununla beraber çevrede süte karşı çok iştahlı olan bebişleride ileride potansiyel yalayıcı olarak görmek de yanlış olur sanırım. Bunu bu şekilde yazan adam belkide sallamışda diyebiliriz.

Tabi böyle bir konu yakalayan ben bunu okuyunca hemen tüm kuşkucu ve gözlemciliğimle kendimde bişeyler aradım. Benim bilinçaltımda ortaya çıkmaya çalışan birşey varmıydı acaba diye düşündüm, en azından buna benzeyen. Çok fazla vakit geçirmeden ilk aklıma gelen sarmak sarmalamak oldu. Benim böyle bir alışkanlığım vardı evet ve bunu itiraf etmek bana yasak birşey gibi gelmiyor hatta açık açıkda söylememek için neden de yok. Seviyorum sarılmayı, sarılmam gerekenlere. Meşru sarılıyorum...

Ben yatarken bile yorganıma yılan gibi sarılmayı, ona sarıldığım zaman garip şekiller vermeyi hatta yan yatmışsam eğer iki dizimin arasına bile gene yorgan takviyesi yapıyorum, büyük bir zevkle.
Bu neyle ilgili bir sorundu yada ihtiyaçtı bilmiyorum ama yazın dışarsı cehennem gibi sıcak olsa bile ben gene üzerime incede olsa bir pike almalıyım. Sarılmalıyım mutlaka. Tabiki ısınmakla ilgili bir dürtü değil, manevi bir yakıt alımı-ihtiyacı çok daha sıcak geliyor kulağıma. Çocuklukta yada bebeklikte gelişen olaylara da bağlamayı hiç mi hiç düşünmüyorum olayı. Çünkü olasılıkları düşününce, düşünmesi bile saçma geliyor.

Sarılmak; ısınmak, yemek, içmek gibi bir ihtiyaç değil. Koruma, korunma, şefkat, ait olma, güven hepsini kapsıyor sanırım. Bazen saran bir güvercin, bazende sarılınan bir güvercin oluyor. Hele hele kollarındaki sevdiğin insansa cennete yüksek çitlerden kaçak girmiş kadar haz alıyorsun.
Yıllar önce kollarımda kaybolup beni ezercesine saran bir sevgilimin kulağıma fısıldadığı cümleyi hiç unutmuyorum. "İşte bu , bu hepsinden güzel" derken beni ezmek istercesine sıkmaya çalışan incecik kolları ve aynı anda kısılan gözleriyle, burnunundan soluduğu havayla çalışan mimiklerinin sanki hayatında kokladığı en güzel şey buymuş ifadesi, asla unutulacak gibi değil.

Parayla pulla ölçülemeyecek keyifler. Manevi doyum noktası budur bana göre.

Hiç yorum yok: