Cumartesi, Kasım 18, 2006

Ruhumuzıu gıdaladık dün gece

İsmiyle son derece orantısız güzellikte olan bir barda dün gece müthiş güzel saatler geçirdim Beyoğlu’nda.
Esmeray’ı, İlhan İrem’i, Ajda Pekkan’ı hatta Ferdi Özbeğen’i ve bunun gibi küçüklüğümüzde yasakları olmadığı için rahatça trt’de izleyip, dinleyebildiğimiz şarkıcıları orda dinlemekten son derece mutlu oldum. Tanju baba’nın bir şarksındaysa zor tuttum kendimi…
Çizik plaklardan gelen müzik sesi sanki kulağıma sıcak yağmur tanecikleri gibi damladı durdu.

Sanki “o” zamanlar da, yani daha alaturka, daha az teknoloji, daha az imkan varken verilen emekler kulaklara da bunun tam tersi doğrultuda daha da güzel yansımış dedim, hissettim.

Dijitallikle sanırım bir takım duygularda yok oldu.
Şimdiki stüdyolarda bütün enstürmanların yerini bir cihaz görüp onlarca çalgının işini kesiyor ama bununla beraber gelen lezzet konusunda ben şikayetçiyim.
“Odun ateşi daha farklı daha bir güzeldi”.
Ayrıca bence elli çalgıcının karşısında söyleyen, ter döken hatta ağlayan sanatçının bir hata yaparsam bunca emek helak olur endişesiyle, bir mixerin müziğine eşlik eden pasif sesin hisleri arasında bence dağlar kadar fark var. Kulvarlar çok değişik.

Ah Cahit içimden kulaklarını çok çınlattımdün gece, yıllar önce senle oraya gittiğimiz günü düşünerek. Gün batmadan içmeye başlamıştık ve gece yarısına kadar içmiştik, üç dört kapı yapmıştık birlikte…

Hiç yorum yok: