Perşembe, Ekim 12, 2006

Bla bla bla...

Hiç erken kalkmayı sevmediğim gibi erken yatmayıda sevmedim nedense!
Sağolsun güzel şansımda bu konuda hep beni yalnız bıraktı.
Liseye kadar hep sabahçıydım ve sevgili babam uykumun en güzel yerinde, sabahın köründe yorganımı üzerimden bir sihirbaz gibi çekti aldı senelerce... Nasıl 2 parmakla koskoca yorgan bi anda yok olur hiç anlayamadım. Kışın soğuk sabahlarında en nefret ettiğim şeydi bu. Gözlerimi açmadan yorganın üstüme tekrar konmasını beklerdim ama boşa beklerdim hep... Sıcak yatak gibisi yokmuş bunu askerde daha ii anladım.
Okulda geç kalanlar sırasına her sabah dahil olmak yeni bir sınıfın öğrencisi olmak gibiydi. Hep aynı kaderdaşlarımla beraber olurduk nedense o sırada. İyi bişeydi sınıfa öğretmenden sonra girmek, bir assolist gibi. Bütün gözler bana uzunları yakmış taksi gibi bakarken en arka duvar dibindeki kombineme gider sessizce otururdum.
Okulda yaz tatillerini iple çekerdim hep. Nede olsa çok uyku, çok gezmek demekti tatilin o zamanlarki açılımı.. Ama hep bi dert vardı yazlarıda. Ya işe giderdim zorla, evde oturmamak için yada bir kurs çıkarırlardı bana. Adam olcaz diye tıpış tıpış giderdik. Ev esareti dediğim dönemdi o yıllar..
Birgün birde baktım asker olmuşum. Burda babamın yerini sabah 5te ellerindeki palaskayı bir aslan terbiyecisi edasıyla ranzalara vuran hatta kamçılayan vede koğuş kalk diye böğüren gür sesli çavuşlar almıştı. Çok kalayladım onları içimden çoook.
Şimdi cep telefonu kulanıyorum sabah kalkmak için. Alarmı özellikle uyanacağım saatin bir saat gerisine kuruyor o çaldıkça ben erteliyorum. O çalıyor ben erteliyorum...
Bakalım bundan sonraki aşama ne olacak!



Hiç yorum yok: