Cuma, Ekim 20, 2006

Yazıyorum dikenlerin üstüne..!

Yüzümde ve başımın üzerinde hissetmediğim yoğun sıcaklık tekrar nüksetti. Ateş gibiyim ama yakmıyorum ; sadece içten yanıyorum. Soğuk günlerin peşi sıra gelen güzelliklerle birlikte yaşamamam gereken şeyleride tekrar yaşamaya başladım.

Bu aralar tamamen hakimiyeti kaybettiğimi hissediyorum. Direksiyonu sımsıkı kavramışım, hatta ellerim bile terlemiş sıkmaktan ama hayat tanrısı her zamanki bencilliğiyle mevsimlerimi değiştirmeye devam ediyor. Yani öylece cruise controle bağlamışken herşeyi, tak diye bir yumru kalıveriyor gırtlağımda. Yut yutabilirsen. Üzerine ne içsen çare yok. Kısacası bizim araç ya takla atıyor yada atmak üzere.Huzurlu yaşamanın kolay bi reçetesi olmalı aslında. Kafan bozuldumu buzdolabından yada torpidodan kolayca ulaşabilmelisin acil huzur vericine. Yada, eskiden yangında ilk kurtarılacak yazan dolaplar vardı kamuda. Onun gibi "huzursuzken ilk alınacak" gibi acil önlem planı falan alınmalı.

Dün çokda yaşlı olmayan ama çok yaşlı görünen biriyle tanıştım. Fotoğrafı üstte. İki torunuyla öylece karşımdaydı. Gülümsemesini istedim o da beni kırmadı. Sanki buruşmuş yüzüne inat öyle bir gülümsediki, sanırsın ekim ayında gül goncaları patladı yanağında . İki oğlu varmış boş gezen, birer de torun. Başka dedim? Cebimde 10 milyon var dedi ve gülümseye devam etti. Hiçbir güvencesi yokmuş hayatta, ağzında olmayan dişler gibi. O an keşkeleri sıraladım kafamda. Keşke bi cin olsaydım okşanmayıncada lambadan çıkan ve yağdırsaydım paraları amcanın ceplerine diye. Karşılıklı hoş cümlelerle noktaladık sohbetimizi...

Hiç yorum yok: