Pazar, Ekim 15, 2006

Taksim...


Öz kankam geldi geçen hafta münihten. Dağılmış, toparlanmak üzere buraya geldi. Bende toparlamakla görevliydim. Cuma ve cumartesi geceleri konuşarak sabahı yaptık. Çok şey varmış msn ve telefonda paylaşılmamış olan. Ne varsa döktük ortaya iyide kaynattık . Paylaşımların çokluğundanmıdır yoksa güvendenmi bilmem ama çocuksu yanımızı saklamaya gerek duymadığımız için birbirimizden , konuşalanlarda havada değil rakı mezesi gbi yarıyo insana rahatlatıyor. Alkolsüz bi haftasonuydu gene benim için. Son hafta ve son -ya sabırdı.
Pazar gününü fotoğraf çekmeye ayırdık. Erken saatte çıkıp günü kaçırmadan akşamları görmediğimiz, göremediğimiz yerleri hatta gençliğimizin gecelerinin geçtiği yerlerin gündüzlerinin resmini dökmek istedik.
İstiklalden başladık tavafa. İlk gördüğümüz kalabalık çevik kuvvet'in kalabalığıydı. Francesca konsolosluğunun önüne ve yanına öbeklenmişlerdi. Hiç olmak istemediğimi düşündüm onların yerinde. Bekleşiyorlardı garip bi şekilde, boş boş... Deklanşöre sürekli basıyorum bu arada. Ne dikkatimi çekse şırrraaaak. Fotoğrafçı havasına fena girmişim.
Yolumuza kesik kesik deva etmeye başladık. Az ilerimizde F tipi cezaevini protesto eden yaklaşık 30 kişilik enteresan bir kalabalık vardı. Ellerinde bir pankart ve megafon üzerlerinde tek tip turucu kıyafet hazırız dercesine gelmişlerdi istiklale. Cılızca çıkıyordu megafan akabinde çıkan sesleri. Çoğu neden orda olduklarının bile farkında değildi eminim ama sürü psikolojisi kokuyodu ortalık... Aklıma van'da uçurumdan atlayıp telef olan binlerce koyun geldi...
Yolumuza devam ettik. Bi kaç kilise, nevizade, çiçek pasajı, balık pazarı ve galatasaray lisesi'ni fotoğrafladık. ( Arada bi kaç yerdende kovulduk. Buraların ismini vermiycem çünkü onlar için bazı eylem planlarım var.)
Bundan sonra günün en şaşırtıcı olayını yaşadım. kafam yarıldı diyebilirim. Karşımıza kasaplar çıktı:)) Ne için yürüyorlardı onlar bilmiyorum ama çok komiktiler. Garip dövizler taşıyorlardı ellerinde ama sessizce yürüyorlardı. Et ve sütle ilgili yazılar vardı. Bunları da fotoğrafladım hemde hiçbiri "çekme lan" demedi...
Fransız sokağına gittik henüz açılmamış barların teraslarından istanbulu çektik. Yeni arkadaşlar ekledik hanemize arada... Ve çokda güzel mekanlar keşfettim. Kışı nerelerde geçireceğimi biliyorum yani artık..
Tekrar istiklale çıkıp galataya doğru devam ettik. Yıllardı görürüm uzaktak kuleyi ama bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum. Hazerfan'ın yerinde olsam değil uçmak burda bunge jumping bile yapardım o imkanlarla. Etkileyici bi yapıymış, çokda yüksek. Sahip olduğu açı tüm istanbul'a görmeye yetecek kadar geniş.
Dönüştede BBP partisinin yürüyüşü vardı. Mehter marşlarıyla ilerliyorlardı taksime doğru. Orhan Pamuk ve Francesca'ydı hedef. (Bu iki konuyla ilgili benimde söyleyeceklerim var bu arada. Yarın niğde'ye gideceğim ve yazmak için sanırım çok vaktim olacak. Cuma gönü eve dönjem) Cesurca yazılmış pankartlarla caddeyi arşınlayan partililer kaybolmaya yüz tutmuş aşağı sallanan "milliyetçi bıyık" ekolünü tekrar geri getirmiş gibiydiler. Gülüyorları yüzler ve 20'li yaşlara yakın olanları pek bi hırslı bakıyorlardı etrafa. Galatasaraylı görmüş Fenerbahçe gibiydiler.

İstanbul kazanında kepçeydim bugün... Yazacak çok şey vardı bir kısmını yazdım.Uyumam lazım. Boşluklar yarın dolacak. Yazacak çok şey birikti.

Hiç yorum yok: